Hadin gelin beraber saçmalayalım.


Bu blogda rahatlama seansları düzenlenmektedir Image Hosted by ImageShack.us
Saçma salak yorum yazmak serbesttir. En güzel saçmayalayana saçma sapan bir ödül verilir. Yapmanız gereken tek şey (dozajı kaçırmadan) saçmalamak...Image Hosted by ImageShack.us

Burası deşarj merkezi, fark burada:)


Not: Dozajı kaçıranlara gerekli cezai işlem uygulanır Image Hosted by ImageShack.us



16 Eylül 2008 Salı

Umutsuz vak'a

Suzan adında bir arkadaşım var. Kpss'ye hazırlanıyor. Kendisi açıktan bitirmişti orta okulu ve liseyi. Onun için matematik temeli yoktu ve takviye matematik dersine ihtiyacı olduğundan benden bir ricada bulundu. Matematik dersine birlikte çalışmamızı istedi. Oysaki benim matemaatiğim iyi değildir. Fkat onun temel bilgilere ihtiyacı vardı ondan benden böyle bir yardım istemişti. Neyse asıl mevzu bu değil fazla ayrıntıya girdim sanırım:)

İki haftadır bize geliyor. Derse başlamadan bir saat kadar sohbet ediyoruz. Bu birkaç ay evvel bademcik ameliyatı olmuştu durmadan çektiği ıstırapları anlatıyor. Ve bütün olanlara sebep olan birisini gösteriyor sürekli hıçkırıklara boğularak ona beddua ediyor.

Kilosu fazla olmasına rağmen bünyesi zayıf. Özellikle üzüntü ve stresle çok çabuk hastalanabiliyor. İşte bundan ötürü çektiği sıkıntıların o günlerde buna bunalımlar yaşatan bir şahıs yüzünden olduğunu söylüyor. Bu kişi Aziz adında çok sevdiği biriydi. Bu çocukla bir kursta tanışmışlardı. O kursa ben de gitmiştim biliyorum o şahısı. Aslında sessiz kendi halinde bir tipti. Neyse ben daha sonra kursu bırakmıştım bunlar kalan süre zarfında iyice samimi olmuşlar. Tabiri yerindeyse mercimeği fırına vermişler:p Daha doğrusu bizimkisi vermiş.

Bunlar dostane görüşmüş gezmiş tozmuşlar, gecelerce telefonda muhabbet etmişler. Ortada aşk meşk yok hepsi dostane bir ilişkiden ibaret. Fakat çocuğun yaptıkları hiç dostane değil. Akşamın bir vakti kıza telefon edip bir balkona çık seni göreyim diyen bir adamdan ne beklenir siz düşünün. Bunun gibi daha bi çok şey. Fakat çocuk hiç bir zaman buna umut verici bir sözde bulunmamış. Bizimkisi kendince evlilik hayellerine bile kapılmıştı.

"sana dostum diyen birinden ne kadar şey bekleyebilrsin? Sen kalkmış evlilik hayalleri kuruyorsun, bırak bu yersiz aptalca hayelleri" dedikçe hüngür hüngür ağlardı. Çok sert konuşuyorum evet ama kesip atmak için bu şart yani.

Vel hasıl matematik dersi için geliyor fakat ben ona öğretmenlik değil psikologluk yapıyorum.
En sonunda "Eğer böyle şeyler düşüneceksen sil onu telefondan yok dost olarak kalsın istiyorsan ki hiç öyle göreceğini sanmıyorum o halde dursun ama çok sık görüşme" demiştim. Sonra sildi telefonunu. Aynı dershaneye gidiyorlardı onu da değiştirdi.
Aslında böyle olsun istemezdim. sonuçta dost kolay bulunmuyor. Ama duygularını kontrol edemiyorsa vaz geçmeli ne de olsa umutsuz vak'a :p
Günlerce aynı hikayeyi dinlemekten sıkıldım. Napıyım başka kurtuluşum yoktu. Arkadaş dedik elimizi verdik kolumuzu alamıyoruz yahu uffff...

Beyhude bekleyiş

Bir gece daha başladı sensiz
Bir gün daha bitti bensiz
Bin damla yaş boşalırken gözlerimden
Bir yıl tükendi gitti ömrümden
Ben başka bir ben, sen ise eski sen...
Bekledim, devrim bekler gibi devletim
Bekledim, ne sen değiştin
Ne ben eski halime geldim.
Anladım bekleyiş nafile
Sen sensin, ben de benim
Yenilik beyhude...

13 Eylül 2008 Cumartesi

Yıldızlar toplanınca.....






Yıldızlar toplanınca ayın etrafına,

Dertlerim sıralanır hep aklıma.

Unutmak için gözlerimi kapasam da,

Düş olur yine çıkarlar karşıma...

aman ya uf


İmeem engellendiği için buraya eklediğim bütün müzikler uçmuş durumda. Yazılarımın kanı canı olan müziklerimin uçmasından dolayı çok müteessirim.

uf ufffffff

4 Eylül 2008 Perşembe

Canım babacım benim


Bugün çok kötü bişi oldu.

Sabah babamı uykudan uyandırmak için yanına gittim. Normalde yatagına oturduğum vakit hemen gözünü açardı. Öyle yapmadı "baba" diye seslendim kıpırdamadı bile. Bu defa dokundum ve "babaaa" dedim yok hiç kıpırdamıyor. Hemen bakan adama noldu ya diye bu defa daha yüksey bi sesle ve hızlıca dokunarak "baaabaaaa" diye seslendim. Ama hala bakmıyordu. İçime korku düştü ellerim titremeye başladı o an. Bu defa titrek bi sesle ve babamı sarsarak "babaaaa" diye bağırdım. Sonra babam birden bi döndü meğerse şaka yapıyormuş. "ya baba yaaa çok kötüsün" diyerek başladım ağlamaya...

Allah'ım ne kötü bi duyguymuş aklıma neler neler geldi:( Sonra sarıldım babacığıma öptüm öptüm öptüm... O da anladı ne düşündüğümü sadece kıkır kıkır güldü. Neyse şaka olduğuna sevindim sonunda ağlasam da...

Şeker Kız


Çocukken en çok izlediğim deli gibi takip ettiğim çizgi filmdi Şeker Kız Candy. Bazen ona çok öfkelenir, bazen de onunla birlikte ağlardım. Heeyyy gidi günler heyy...

Antony attan düşüp öldüğünde ne kadar ağlamıştım hatırladım da:) Hatırladıkça şekilde görüldüğü gibi buna gülüyorum:) Ama Candy'nin onu çabuk unutmasına da sinir olmuştum. Aradan yıllar geçmesine rağmen dizinin konusu hala aklımda. Amman ne önemli şey:p


Nette dolaşırken rastlamıştım Candy'e bi resmini çizesim gelmişti. Çok benzemedi ama neyse...

2 Eylül 2008 Salı

toz değil ulen tuzzzzzzzzz


Dün sabah çok büyük bir sakarlık yaptım yok yok bu bir sakarlık değil salaklık:p Gün boyu bu salaklığımı nasıl düzeltirim diye düşündüm. de ki ne yaptın?
Ya dalgınlıkla bulaşık makinesinin tuz konulan bölmesine "tuz" yerine "toz deterjan" döktüm. İki kutu da bir birine çok benziyor ne bilim dikkat etmemişim işte. Bir kutu deterjanın hepsini döktükten sonra farkettim. toz değil tuz olacaktı eyvahhhhhhhhhh!!!!
O an başımdan kaynar sular döküldü tabi. Hayır o değil makinede de iki günün bulaşığı vardı >:(
Makinenin servisini aradım "90 ytl karşılığında
o tuz bölmesini değiştiririz" dediler. "yuuuuhhhhhh" dedim içimden. Eee napcaz şimdi? Çaresiz makinedeki bulaşıkları çıkarıp elimde yıkadım. Bir kutu deterjanın ziyan olmasına mı, salak konumuna düştüm ona mı, oca bulaşıkları ellerimde yıkadığıma mı, yoksa 90 ytl bayılmak zorunda olacağıma mı yanayım? diye düşünürek oturdum ağladım :p Sanki göz yaşlarım orayı temizleyecek mi bi de oturmuş bebe gibi ağlıyorum ya bi çare bulmalı diyerek kafa patlattım.
Sonra aklıma makinenin o bölmesindeki deterjanları halı yıkama makinesiyle çekmek geldi. Yahu suyla karışıp vıcık vıcık bir hal almıştı. Bende iyicene su doldurup çektim. bir saat ugraştım ama sonunda temizledim.
Hayatımın en berbat günlerinden biriydi. Neyse bir kutu deterjandan oldum ama 90 ytl bayılmaktan yırttım bunada şükür cana gelen mala gelsin:p (atalarım canım benim ne güzel teselli sözcükleriniz var sizin)

22 Ağustos 2008 Cuma

D!LARA'ya


Ana sayfanın yan tarafında benimle çevrim içiyken görüşebileceğiniz bir yer var ya
Bir zat-ı muhterem oraya not düşmüş. aynen şöyle yazıyor:

[OFFLINE MESSAGE] by [D!LaRa] SANA ULASMAK > "nasl bir merkezdir bu??hayran kaldm sözlerine hele siirlerine...bu berbat denicek günümde aydnlk oldun bana lütfn beni de bloguna al benimde senin gbi siirlerim var artk saçmalamak istiorum AnoRmaL!!?


Evet sevgili D!LARA öncelikle teşekkür ederim. Mesajını burada yayınlamama umarım kızmamışsındır. Sen de kendine böyle desarj merkezi kurabilrsin. Desarj dostluk zincirimize bir halka eklenmiş olur hem de.
Benim bi kankam var o da desarj merkezi kurmuştu " http://nemo34.blogspot.com/ " Sen de katıl aramıza ne dersin?


Saçmalamaya gelince yoruma tıklayıp saçmalıklarını yazabilrsin:) Seve seve dinlerim:)

15 Ağustos 2008 Cuma

şişşt kendim hatırlatacaklarım var sana


Hep söylediğin ama uygulamadığın bir şey var hatırladın mı? Biliyorsun, söylüyorsun da neden icraatın sıfır? Baktım ki sende faliyet yok ben devreye giriyor ve hatırlatıyorum yaz bi kenara:
Hiç bir insana hak ettiğinden fazla değeri vermeyeceksin. O insan çok sevdiğin bir dostun, kankan, abin, ablan hatta annen baban olsa bile... Bunu hatırla ve herkese hak ettiğini ver. Fazlası cebinde dursun sadaka veirirsin belki:p

10 Ağustos 2008 Pazar

Nefret ettiklerim-2


Gecenin görmeyen vaktinde ısrarla çalan bi zil olsa ilk aklınıza gelen ne olur?
Gecenin o vakti kapı ve telefonun çalması pek hayra alamet değildir.
Evet saat 1.42. Bu saatte bangır bangır bağıran zil sesiyle yüreğim cız etti birden. Zaten evde de kimse yok. "Kim acep bu gelen???" diye merakla koştum kapıya ve heyecanla diyafondan kim olduğunu sordum.................................... (Merak etmeyin zannettiğim gibi önemli bir şey değildi. )

Gece gece bu insanlar yatıyordur rahatsız ederim mederim demeden zart diye kapı çalanlardan nefret ediyorum. Her şeyin bi vakti zamanı vardır dimi? Gündüzler çuvala mı girdi yahu!
Ayrıca ilk zile gecikince beklemeden iki üç kere zil çalanlardan da nefret ediyorum. Kapıyı tekmeyelercesine dan dan yumruklayarak çalan hanzolardan, eli zile yapışmış gibi uzunca zile basanlardan, sertçe kapıyı çarpıp komşu rahatsız olur mu olmaz mı diye düşünmeyen bencil komşulardan da nefret ediyoruuummmmmmmmmmmm



AŞKIMMMMM :p



İtiraf ediyorum. Bi keresinde çok yakın arkadaşımla nişanlısının arasını bozmuştum. Benim yüzümden bi kaç gün küs kaldılar.

Arkadaşımla nişanlısı bizde chatleşiyorlardı. Ben diğer odada epey durdum baktım bizimkinin yanıma gelesi yok. Dayanamadım pat diye odaya daldım. Baktım muhabbet koyu. Oğlan kıza resimler gönderiyor falan. Merkalıyım dururmuyum baktım fotolara.
Bir fotoğraf gözüme ilişti. Sahilde çekilmiş bir foto. Kumsala "AŞKIM" diye yazmış yazının başına geçmiş ve poz vermiş. Ben fotoğrafı incelerken arkadaşım anlatıyor saf saf: "Aaayyy bak kıss bunu geçen hafta çektirmiş benim içiiinnn, ne romantik dimiiii" diye nasılda seviniyor. Buraya kadar her şey normal gözüküyor evet.

Benim bir huyum vardır resmi baştan sona incelerim. Fotoğraftaki en ufak detayı yakalarım. O da öyle oldu.

" Kıss dedim bu çocuk yaz günü neden ceket giymiş, üstelik saçları savruluyor deniz dalgalı baya bu kış mevsiminde çekilmiş olmalı Aaa bakkk resmin sağ alt köşesinde tarih yazılı."
Anaaa o da ne??? Bu fotoğraf bunlar nişanlanmadan hatta tanışmadan aylar öncesinin fotoğrafı olmasın mı? Eyvah dedim ortalık duman oldu, ben hafiften yaylanıyım. Çıktım odadan hemen:) Bizimki küplere bindi tabi:p "çabuk söyleeee burdaki aşkın kimmmmmmmm" diye bağırışı geliyordu diğer odaya.Azıcık çenemi tutsaydım kız farketmemişti. :(
Sonradan ne mi oldu? Tabiki bu olay oğlana pahalıya patladı. :p Arkadaşım baklavayı çok sver bi kutu baklava almış bir demette çiçekle gelmiş yanına. Ben de severim baklavayı. Tabi şekerpare olsa daha iyiydi ama idare etttik napalım zehir vermediklerine şükür:)

16 Haziran 2008 Pazartesi

Hey Corç baksana bi!

Resim deki zat-ı şahane şu bizamanların dilllere destan:p şarkısına konu olan varyemez Corç:) Tipinden belli dimi? Eli cebinde aman biri cebimden paracıklarımı tokatlar korkusu var sıfatında.
Sahte bi de gülümseme, masum bi bakış tamam!
Lescon tişört giymiş, Lee'den almış kotu ve kapşonlu montuyla caka satıyor! Marka takıntısı var bu velette. Eee ne de olsa gösteriş meraklısı nolcak:p


Neyse geçiniz o konuyu asıl mevzu sönük kaldı:)

Dıdıdıdııımmm sonunda beklediğim gün geldi çattı, tatile çıkıyorum:p Bir ay kadar yokum. Eee gesmelere gitcem para harcamadan olmaz. İyi ama ben tatile gitcem diye son bi hafta çarşıdan bu yana gelmedim, bissürü para harcadım, sıfırı tükettim nolcek?
Hah tamam, para yoksa Corç var, corç varsa borç var:p

Ihım ıhıımm Corçuğum, her Türk genci gibi ben de sana muracat edebilrmiyim? Hani sen merkez bankasısın ya :p

Maykıl der
-Heyy Corç versene borç
Hele zengin bebesine bak o ne der:
- Olmaz Maykıl bozuk yok
Ukala, kendini beğenmiş, serseri sendeee :p

Not: Bu resmi çizince nedendir bilmem aklıma bu şarkı geldi. Ne Corçu tanırım ne maykılı:pBaksanıza ingilizce yazılışını bile beceremedim:p Ay tamam saçmalamayı kesiyorum.

(bir aylığına:p)

Ters çevir kullan haaa


Ketçapların üzerinde neden ters çevir kullan yazarlar. Elbette ters çevirip kullanacaz! Ketçap, şişenin kıçından mı akaçak elbet başından akacak siz bize aptal mı demek istiyorsunuz? Bizim kafamız ona çalışmıyor mu?


Böylesi gereksiz ayrıntılar var ya beni hep sinir etmiştir. Bunun gibi gereksiz saçma salak uyarılar varsa aklınıza gelen yorum yaz bölümüne tıklayıp yazmanız yeterli.
Azcık deşarj olalım:p



Dip not: resmi akşam flashsız çektiğim için net çıkmadı anlayasınız diye işaret koydum. İşaretlemesem anlamayacaktınız çünkü:p
Benim de gereksiz bir uyarıda bulunasım geldi ne var:P

14 Haziran 2008 Cumartesi

İstanbul delikanlısı

Hayatın acılarıyla yoğrulan İstanbul delikanlısı
Hani yirmi beşlik ihtiyar!
İstanbul sahillerine gittiğin vakit
Onu gösterir kumsaldaki kumlar.

Hayatın yükünü omzuna yüklemiş
Sahildeki en büyük kayaya oturuvermiş
Gün batımını izler İstanbul delikanlısı.
Batan güneşe bırakır hayallerini, umutlarını
Ve yıpranmış duygularını...
Güneş batar.
Aldıklarıyla birlikte batar.
Geçmişi de bırakmak ister delikanlı her yönüyle
Fakat dostu bildiği bu yedi tepeli
Vermez ona mazisini
Hatırlatır ona her daim bir şeyleri...


Ey istanbulun yitik yiğidi!
Bırakıp gitmek kolay mı hislerini?
Sözlerinde belirir geçmişin izleri
Bakışların sözlerinden etkili...

Rüzgar


Pencereden esen ılık rüzgar,

Sıcak tenime değdikçe,

Geçmişi dokunduruyor belleğime.

Aklıma gelen bir kaç kelime,

Damlalar dolduruyor gözlerime.


İç çekiyorum
Geri gelemeyen günlerime...


11 Haziran 2008 Çarşamba

sefam olsun

Bu blogu açış amacım bunalımlarımı, dertlerimi, kederlerimi anlatmak, biraz olsun rahatlamaktı. Geçen ay full manyakça şeyler yazmışım isyandı, çelişkiydi falan. Kafayı sıyırdığım anlarda yazasım, mutlu olduğum anlarda çizesim geliyor.
Bu aralar hiç bunalım takılmıyor, resim üstüne resim çiziyorum. Ya bi şiir yazsam diyorum ama tık yok.
Neyse keyfim yerinde aman nazar değmesin de:)
Bi hafta sonra da gesmelere gitceeeeem, tatil yapcaaaam, kafamı iyice dinliycem işte.



sefam olsun, helal olsun, düşmanlarım çatlasın ohhh ohh

Bi kedi gördüm sanki

Bir kedi gördüm sankiiiiiiiiiiiii
Evet evet bi kedi gördümmm:s
Ben senin bildiğin kedilerden değilim bikeremmm

Not: tweety'nin elinde ne var bilmiyorum öylesine bişey çizmiştim. Sizce o neye benziyo:)

Uyuz olduklarım-2



Telefon sapıklarına uyuz oluyorum. Yahu bu sapıklar beni nerden buluyor anlamıyorum.
Geçenlerde biriyle aramızda şöyle bir diyalog geçti
Telefonu açtım

-Efendim
dedim. sonrasındaki diyalog şöyle devam etti
-Nalancım napıyosun?
-Nalan yok burda
-Nerde peki?
-Öyle biri yok yani
-Nasıl biri var
-yaw git işine beeeeee
-işteyim zaten
Pat kapattım telefonu yüzüne
-cehenneme git ozaman :p

Daha evvel de cep telefonuma bir sapık dadanmıştı
Aydan diye birini arıyor hakiki saf süzme hanzo biri. Telefonu açımıyorum öküz ısrarla arıyor. Aydan diye biri yok desek nafile "nayır nolamaz kandıramazsın beni naydan" vs zırvalamalar... adam askere gitmiş orda bile rahat bırakmamıştı.
Sonunda numaramı değiştirdim. Böyle ayılar laftan anlamıyor işte. Ayyy ayılara hakaret ettim af edersiniz ayıcıklar:p


Bu tiplere uyuz oluyorummmmmmmmm.
Telefonunuz kadar daş düşe kafanıza emi :P



7 Haziran 2008 Cumartesi

6 Haziran 2008 Cuma

Hay benim şansıma


Bugün canım hiç bir şey yapmak istemedi.
Ne ders çalıştım, ne dışarı çıktım, ne tv izledim ne nette doğru düzgün dolaştım. Bön bön oturdum işte... Öyle ki cep telefonu mu bile daha şimdi yani saat 23.50 sularında açtım.
Açar açmaz bir mesaj geldi. O da ne? Turkcell-im'e girmek bugün bana özel olarak ücretsizmiş. talih talih kör talih. Yani bu kadar olur çoğu zaman telefonumu kapamam ya da sabahtan açarım. Kırk yılda bir geç açtım o da bu çıktı. Gelde sinirlenme gelde uyuz olma ya! Hay benim şansıma eşşek arıları kussun emiiiiiii


Ne de olsa beleşmiş diye bi girdim dolaştım vakit bitti, çıktım amann uyuz oldum şimdi uff:p

Geçti gitti be

merhaba arkadaşlar. Sizlerle sıkıntı paylaşmak ve herbiriniden fikir almak istiyorum.
bundan iki yıl önce çalıştığım yerden birini sevdim. 6 ay çıktık. Evlenmeyi düşünüyorduk.. 6 ay sonra askere gitti ve ilişkimizi sonlandırmak istedi. Sebep soruyordum ama psikolojim iyi değil benden sonra nasılsan öyle devam et diyerek askere gitti. ve cehennem hayatım başladı. Peşini bırakmadım çünkü beni neden bırakmak istediğini öğrenmek istiyordum ve onu çok seviyor ayrılmayı istemiyordum. Ona ulaştığımda bana hiç bir açıklama yapmıyordu. bir kaç ay sonra beni aradı ve hatalı davrandığını beni sevdiğini söyledi zaman sonra tekrar ayrılmak istediğini söyledi. Bu şekilde 4-5 kez gel git yaşadım. beni oyuncak eymesine rağmen bir türlü ondan kopamıyordum. Sonunda birgün ayrılmak istemesinin asıl nedeni itiraf etti. meğerse annesi onun benimle evlenmesini istemiyormuş. Bu asıl nedeni söyledikten sonra net olarak ayrıldık. Annesi için beni terk etmişti. Ben de bir daha ona dönmemeye karar vermiştim. Fakat aradan epey zaman geçmesine rağmen onu bir türlü unutamıyordum. Sonunda başkasıyla evlenmeye karar verdim. Böylelikle onu unutacağımı düşünmüştüm. Ve 3 ay önce nişanlandım. Nişanlım beni çok seviyor ve çok iyi bir insan. Ben de onu seviyorum ama inanın abim gibi seviyorum. Başka türlü bir sevgi yok içimde zira beni terkeden insanı hala unutamadım. Ve korkarım hala onu seviyorum. Çünkü nişanlımla gezerken aklıma hep o geliyor. Bazen nişanlımın sözlerini duymuyorum bile...
Beni terkeden o insan görünümündeki şahıs hangi yüzle bilmiyorum ama akkerden geldikten sonra beni aradı. ve hala da arıyor. nişanlandığımı söyledim. o da pişman olduğunu ama bu pişmanlığının bizi birleştirmeye yetmeyeceğni söyledi. Eğer nişanlı olmasamda değişen bir şey olmayacağını ifade etti. Ailem benim herşeyim diyor, başka bir şey demiyor... Geçen gün nişanlımla çarşıdayken onunla kariılaştım ve o akşam beni aradı yine...Böyle yaparak eline ne geçiyor bilmiyorum ama aklımı karıştırıyor......
Şu halde ne yapmam gerekiyor bilmiyorum? Nişanlımdan ayrılmayı düşünüyorum ama bu kadar iyi bir insana bunu yapmak istemiyorum. Çünkü o da benim gibi yıkılıacak. Bana öylesine bağlandı ki..
oooff off ne olur biraz akıl verin....
bana kızsanız da bir şeyler söyleyin beni yanız bırakmayın lütfen :(







Bundan bir yıl kadar evvel bir arkadaşım böyle bir yazı yazmıştı. Psikoloji içerikli bir forum sitesinde başlık açmış ve bu yazyı yayınlamıştı.


15 - 20 tane cevap gelmişti. Çoğu kızı suçlamıştı. Başta hata ettin sonra niye bi daha hata ettin, cart curt...
Kimisi yüreğinin sesini dinle derken, kimisi yazık değil mi nişanlına diyerek ona kızmıştı. Çoğu ayrılmasını söylemişti. Fakat o ayrılmadı.
"Sev seni seveni koyun çobanı olsa bile, sevme seni sevmeyeni mısır da sultan olsa bile" deyişine kulak vererek nişanlısını sevmeye çalıştı.

Şimdi evliler. Başlarda zor oldu tabi ama şuan mutlular. Arkadaşım da seviyor artık.
Hani derler ya nikahta keramet vardır diye, doğruymuş.



İşte, nişanlısı ne yaptı etti gönlünü kazandı kızın. Aslında biz kızlar biraz aptalız. Tatlı söze dayanamayız, bir de çiçekler hava da uçuşuyorsa deymeyin keyfimize...



Zaman her şeye ilaç,

O sıkıntılarla dolu anlar hiç bitmeyecek sanıyorduk.
Geçti gitti be...



Sevimli ayıcıklar




Meyhabaaaa ben cingöz,


Beni canı sıkılan anoymal bi abba çizdi. Onun için biyaz anoymal oydum ben de.
Şeyy yenkleyimi sonnadan ekledi onun için bi deyisik hissettim kendimi.
Hayatım yenklendi ama iyi oydu.
Soyna dedim ki abbaya bana bi aykadaş da çiz, o da oyun oynayan biy ayıcık cizdi ama o konusmayı biymiyo agucuk mugucuk yapıyo az benim yaşımda çizseydi keşke
ama neyse oyun oynuyos yine de...

3 Haziran 2008 Salı

Bayanlar baymayanlar:p


Bayan ne demek?

'bay'(mak) filinin, 'bayan' adlaşmış sıfatına dönüşmesiyle oluşmuş bir kelime.
E peki anlamı ne?
Argoda 'sıktın' anlamında kullanılan 'kal geldiye' eşdeğer bir kelime.

"Baydın abi! Yeter nutuk çektiğin" şeklindeki bu cümlede fiilin ne anlama geldiğini artık daha iyi anlamışsınızdır.

Peki kadınlara neden bayan denmiş?

Rivayet o dur ki bu kelimeyi bir erkek türetmiş. Karısı o kadar dırdırcı, o kadar gevezeymiş ki o çenesiyle kocasına kal, bay, oha falan, çüş, höööstt:p ne bulduysa getirmiş.

"Ulen" demiş adam içinden "Bu kadınlar da amma bayıyor heee.
'Bayan kadınlar' işte nolcak diye laflanırken, Aaa o da ne? Bayan, evet evet, bayan bu kadınlar bayaaaaaaan!!! "

O gün bu gündür kadınlara 'bayan' denmiş. Ancak erkeklere 'baymayan' dememişler çünkü erkekler baymayan olursa ezik olurlar. Kadınların bu baymaları sonucunda ezilmemeleri için emir vaki bir şekilde sen de 'bay' o zaman demişler. Ama onlar kadınların cazibelerine bayıldikları için, onları bayamamış ehe ehe ehe..

Ne o baydım mı ? :P


Soru: Bu hikayeye kim inanır?

Cevap: Levent İnanır
hehehe noldu? Kadir diycemi sandınız dimeee:p


30 Mayıs 2008 Cuma

Şizofren


Komşumuzun bir kızı vardı. Kafayı bir ruhla bozmuştu. Vakti zamanında Ayhan adında çok sevdiği erkek arkadaşı ölmüştü. Ondan sonra bu kız kafayı tırlatmıştı.
Neymiş efendim o adamın ruhu geceleri bunu ziyarete geliyormuş. Bunun direktifiyle de istediği insanın bedenine giriyor ve onu yönlendiriyormuş.
Bir akşam bunlara oturmaya inmiştim. Kız gene bahsetti bu çocuktan. Dedim
"hadi çağır gelsin ben de göreyim. Hatta benim bedenime girebilr izin veriyorum:) Yalnız sapıklık felan yapmasın yönetimi geri alırım:p"
"Tamam" dedi.
Odanın ışığını kapadık. Gözlerimi de kapamamı söyledi. Kendisi de kapadı. Oysa ben gözümü tam kapamamıştım onu izlemekti niyetim. Gözlerim kısık bi şekilde baktım ona.
Ellerini başının arasına alır vaziyette çömeldi. Hafif bir sesle bildiği duları karıştırarak okudu. Güya esrarengiz bir hava oluşturmaya çalışıyordu. Ben biliyorum tabi süreleri. Benim bilmediğimi sanıyordu sanırım:) Ondan bundan karıştırmıştı. töbe töbe dedim içimden çarpılacaz:)
Neyse bu hafif hafif kımıldamaya başladı; başını bir öne bir arkaya sallıyor saçlarını savuruyordu.
"Geliyor" dedi.
Ben gülmemek için zor duruyorum tabi:)
"Hazırmısın" dedi.
"Tabi hazırım gelsin girsin bakem bedenime. Yalnız o arada benim ruhum nolcek? " dedim.
Dedi "senin ruhun bir müddet cennete uçuyor. Çünkü iylik ediyorsun."
"Yapma ya" dedim "şunu baştan deseydin ya. Dünyadan cennete gitcem ha oley :P"
"O kadar heveslenme" dedi gözleri kapalı vaziyette. "bedenin orda olmazsa sen hissedemezsin. Sen şuan Ayhanın ruhunu hissedeceksin" dedi.
"Neyse iyi peki hadi gelsin, kırmızı halı mı bekliyo" dedim sabırsızlanarak. "
"Az kaldı yakınlarda, geliyor, sen sakın gözünü açma" dedi. Sonra elleriyle başımdan ayaklarıma kadar bedenimi sıvazladı. "İşteee işte şimdi şimdi içinde" diyerek sanki ben onun arkadaşıymışım gibi benle konuşmaya başladı.
"Yahu ben bişey hissetmiyorum gelmedi ki. Sen erkek bedeni bul benim bedenim rocaonuna ters geldi galiba" dedim.
"Yok yok" dedi "içinde duyuyorum onu, sen bi sus. Sen duyamazsın." dedi.
Neyse sustum. Bu eskiki güzel günlerinden bahsediyor ona. Benden cevap yok ama o iyiden iyiye muhabbet ediyor. Şöyle 15 20 dk konuştu. Sonra
"SEni çok özledim" deyip sarılınca
"hohohooo, hopppss ağır ol bakim noluyoz:) ne anlaşmıştık başta," dedim. Bak benim ruhum da geldi . İçerde çatışma var hissediyorum. Ruhum onun ruhunu dövüyor" dedim "Aaaahh" diye bağırarak "Çıktı gitti, postaladı onu ruhum aslan ruhum bee, hadi canım hadi bitti film" dedim ve kalktım.
"Dur ya daha bitmemişti niye gönderdin uf yaa diye ağlamaya başladı"
Işığı yakıp çıktım odadan.
Ertesi gün bu olanları annesi gile anlattım, psikiyatriste götürdüler. Şizofreni başlangıcı teşhisi koymuşlardı. Bir müddet ilaç tedavisi gördü. Düzeldi sonra.
İyi caseretmiş bendeki. Benim gibi depresiflerin zararı kedilerine ama şizofrenlerin sağı solu belli olmuyor. ya boğazıma yapışsaydı o an. :S

28 Mayıs 2008 Çarşamba

monoton yaşam

Monotonluk hep sıkar bu insan denen yaratığı. Sürekli bir değişiklik yenilik isterler. halbuki hayvanlar sürekli aynı şeyleri yapar ama hiç bundan yakınmazlar. Özellikle de balıklara şaşarım. Küçücük akvaryumda dolanır durular da bi kerecik olsun isyana çıkarmazlar. Düşünsenize her birinin ağzında "özgürlük istiyozz, susma sustukça sıra sana gelceeekkk" şeklinde pankartları:) süper olurdu. Ne o öyle?habire ağızlarını bi açıp bi kapayıp sağa sola tur atıyolar. Onların da hakkı değil midir engin sularda özgürce yüzmek.
Kimi hayatına bir renk katmak için saç rengini değiştirir. Kimi de göz rengini:P Bu değişiklik yapma isteği genelde hanımlarda olmakla birlikte çoğunlukla ev hanımlarında görülüyor. Kadın milleti ya saçını kestirir ya perma yapar kaşını gözünü tavuk tüyü yolar gibi yoldurur. Sırf güzel ve de farklı olmak için. Bunu sadece ve sadece kendi için yapar. Kendini iyi hissetmek için.
Ben de sıkıldım bu tekdüze hayattan. Gideyim de ben de saçımı maviye boyatayım acayip renk katar hayatıma:p

Çocukluk aşkı


İtiraf ediyorum ilk okulda bi çocuktan hoşlanıyordum. Aynı gruptaydık ben hep grubun sözcüsü olurdum. O ise yazıcısı. Sürekli onla diyalog kurardım, okuduğum hikayeleri anlatırdım. O da hiç bıkmadan dinlerdi beni. Haliyle bir sevgi kıpırtısı olmuştu içimde.
Yahu 10 yaşında bir velettim ama hoşlanmıştım birinden. Sürekli evde ablamlara ondan bahsederdim. Onu anmak neler yaptığımızdan bahsetmek bile bana yetiyordu.
Bir gün aynı gruptan bi kız arkadaşım onunda benden hoşlandığını bana söylemişti. O an çok mutlu olmuştum. Sonraki zamanlarda ise ona olan sevgim azalmaya başladı. Başka gruba geçmek istedim ve grubumu değiştirdim.
Onun beni sevdiğini öğrendiğim andan itibaren bende ona zulüm etme, acı çektirme dürtüleri baş gösterdi. Artık onu sevmiyor ona acı çektirmek istiyordum. Eskisi kadar konuşmuyor, cilve ve kaprisler yapıyordum.
Orta okulu da birlikte okumuştuk üstelik aynı sınıfta. Artık ona acımak şurda dursun,nefret duyguları sarmıştı beni. Her müzik dersinde İbrahim Tatlısesten şarkılar söylerdi gözlerimin içine bakarak. Sesi güzeldi Allah için:) O tahtaya çıkınca herkes bana bakar bense sinir küpüne dönerdim. Onun aşkı okulda herkesin dilindeydi. Arkadaşları arkamdan "Orhaannn" diye bağırır "Orhan seni seviyor, o sana aaaşıııkkk, onun olacaksıııın" gibi iğrenç şeyler söylerlerdi. O ise buna tepki göstermez sadece gülerdi. Sustura bilrdi arkadaşlarını. Belki de onun için ona olan nefretim katlandı arttı...
Daha 12- 13 yaşlarındaki bacaksızlardık. Ama boyumuzdan büyük şeyler söylüyor, işitiyorduk.
Çekingen bir tipti alıp beni karşısına duygularını açmadı hiç. Hep şarkılarında ve bakışlarında anlattı sevdasını. Hemen arkamda otururdu, sürekli beni kollayışı bana sahip çıkışı sinir ederdi beni. Ben onun neyiydim ki? Bu muamele nedendi? İkimiz arasında bir şey olmadığı ve olmayacağını defalarca dile getirmiştim. Ama ben söyledim ben iştittim... Lisede de aynı okula düşmüştük. Benim o okulda olduğumu bildiği için kaydolmuştu belki de. Neyseki farklı sınıflardaydık... Sonra ayrıldı okuldan. Bilmiyorum şimdi nerde ne yapıyor. Okulu bırakmıştı, sürünüyordur kesin.
Sonradan neden ters tepki oluştu bende? Bir anda neden sevgim bitti bugün olmuş düşünürüm. Galiba ben platonik aşkı seviyorum. Çok ilginç değil mi:) Nickim anormal ne de olsa:p yakışırrrrrrr

En çok söylediği şarkı "bir kulunu çok sevdim o ben hiç sevmiyor" du. :) Hatta nakaratında "seven orhan olsa da sevilmeye değmez mi" diyordu :p
İtiraf ediyorum ki o acı çektikçe ben gerilirdim:) ehe ehe yaşasın kötülük:p
Bunun gibi iki anım daha var Sadistmiyim neyim ben:p

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Akbaba

Dünyaya bir de hayvan olarak geleceksin dense ve ne tür hayvan olacağım bana sorulsa aceba diyorum hangi hayvan olmak isterdim. Hangi hayvanın yaşaması daha kolay ya da daha zor aceba?
Otcul mu olmak istersin, yoksa etcil mi?
Otcul hayvanların işi kolay ne isteseler önlerinde kocaaa orman. Yenmeyecek ot mu yok? Ama etcil hayvanlar yiyeceklerini bir çaba sarf ederek buluyorlar. Öte yandan otculun mesela bir antilobun iyi, has yemeği önünde ama her an bir aslan, kaplan ya da çakal karşısına çıkacak korkusuyla yaşıyor, otlanıyor.. Yani yedikleri burundan geliyor. Halbuki etçil hayvanların öyle bir problemleri yok.

Düşündüm de akbabaların işleri en kolay. Ohh hazır avı lopur lopur götürüyorlar. Yenme korkuları da yok. Fakat sabırlı hayvanlar ne yalan söyliyim... Bir yemek için saatlerce bekliyorlar yaa...
Bende sabır mabır da yok ama akbaba olmak isterdim evet! Lakin akanne olur benden:p


23 Mayıs 2008 Cuma

Gerçek aşk?

Yaprak Dökümü dizisini izlerken Ferhunde'ye herkes yükleniyor, öfkeleniyor. "O ne sinsi, o ne yılan" diyorlar...

Evet gerçekten çok kurnaz biri. Ama tuttuğunu koparan, açık sözlü ve dobra dobur olması da çok güzel.
Aşık oldu ve aşık olduğu kişiyi ne kadar zor koşullarda olsa da elde edebildi. Onun ailesi beni kabul etmez diye en ufak bir tereddüt içinde olmadan sevdiği adamı avcunun içine aldı ve o eve girdi. Bu mudur, budur abicim!



Sedef ne yaptı?
Aşkını itiraf edemedi en başta. Belki başında belli etseydi Şevket'in ona olan hisleri değişecekti. Oysa o, bu cesareti kendinde bulmaya çalışırken Ferhunde çoktan Şevketi ağları arasına almıştı. Hal böyle olunca Sedef de aşkını kalbine gömdü... Zaman sonra diriltse de sevdasını...



Gerçek aşk hangisiydi?

Sevdiğinin mutlu olması için susmak mı? Yoksa mutlu olmak için sevdiğini elde etmek miydi?

Ben de Sedef gibi yapardım sanırım.
Belki de onun için her ne kadar etik davranışlar sergilemese de dizideki favorim Ferhunde.

endipnot: Bu arada dizinin adı yakında "Ferhunde'nin Dolapları" olmazsa şaşırmam:)

22 Mayıs 2008 Perşembe

Uçun kuşlar


Uçun kuşlar uçun, özgürlük diyarına.

Giderken n'olur beni de alın yanınıza,

Usandım esaret dolu bu hayatta,

Götürün n'olur beni de aranızda!


Mutluluk türküsünü söylesin rüzgârlar

Sevinç çığlığı atsın şimşekler, yıldırımlar

'Hürsün artık' diye, haykırsın dağlar taşlar,

Ben de geleyim sizle, n'olur güzel kuşlar.

Gülümse


Bir arkadaşım var, uzun zaman evvel netten tanışmıştık onunla.
Tüm derdimi, sıkıntımı ve saçmalayışlarımı anlattım ona. Tıpkı bu blogta anlattığım gibi. Gerçi buradakiler ona anlattıklarımın onda biri...
Onu tanımadığım içindi belki bu kadar rahat oluşum ya da onun beni tanımayışındandı...

O görmedi yanağımdan süzülen damlaları ama biliyordum görmese de, dokunmasa da avcundaydı göz yaşlarım.

Beni mutlu etmeye çalışıyordu; kendi dertlerini atıp bir kenara.. Gülmem için çabalıyordu. Sevdiğim resimleri gönderiyordu sırf gülümseyeyim diye... Çevremdekiler ağlatırken beni o güldürmek için çaba sarfediyordu. Belki de uzaklarda olduğu içindi, öyle ya göz görmeyince gönül katlanır derler...

Bana katlanan, beni dinleyen, gülümsememi isteyen bu sanal dostum, kankam için gülümsüyorum bugün.
Ne o? İnandırıcı gelmedi mi?!

20 Mayıs 2008 Salı

Nefret ettiklerim-1


Bir gün bilgisayarınızı açıyorsunuz ve her zamanki gibi önemli dosyalarınızın bulunduğu klasörün olduğu yere gidiyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki o klasör orta da yok!

Bilgisayarın altını üstüne getiriyorsunuz, sağa sola bakıyorsunuz, bulamıyorsunuz. Bir saat boyunca arıyorsunuz ama nafile dosyalar kaybolmuş.


İşte bu durumu şuanda yaşıyorum. Buraya eklemek için video hazırlayacaktım fakat klasörümü bulamıyorum. Virüs mü girdi nedir. Bu nasıl virüsse en önemli klasörümü kaybetmiş:(

Ya deli olacağım deliiiiiiiiii
Napcam ben şimdi ufffff yaaaa:(
Şekeri elinden alınmış bir çocuk gibiyim şuan dokunsanız ağlıycam nerdeyse...
fotoğraflarım, videolarım, şiirlerim hepsi ordaydı. Ama artık yok. sanki biri gizlice gelmiş oturmuş da silmiş. Öyle hemencecik silinecek bir klasör de değildi içinde bir sürü video ve ses dosyası vardı.


Yaaaaa bir şeyi aramaktan nefret ediyorum. Arayıp da bula bilsem bari.
of offf ben bunu nerde bulacağım?
O kadar aradım ama yok yok yokkkkkkkkkkkkkkk


Bir şey aramaktan, en sevdiğim şeyleri kaybetmekten, bir çuval inciri berbat etmekten

N E F R E T E D İ Y O R U M

Uyuz olduklarım-1


Üst komşumuz her sabah elektirik süpürgesiyle evleri temizliyor. Sabah sabah bu sesi duymaya uyuz oluyorum. Bir de gacır gucur çekyatları çekiyor. Çekyat denmiş adı üstünde çektemizle denmemiş değil mi? Her sabah her sabah siz çekiyonuz da ben çekemiyorum inanın hiççç çekilmiyor!!!


Alt komşumuz da gecenin köründe tv.'yi son ses bağırtıyor kanal 7'nin bütün show programlarını takip ediyor maşallah. Oğlu yüksek sesle maç dinliyor, kızı sabah sabah türkü çığırıp duruyor, akşam üstü kavga ediyorlar kapıları vurup duruyorlar. Güzel bir dille rahatsız olduğumuzu izah ettik ama nafile...
Bunlara uyuz oluyoruuuuuuummmmmmmmmmmm

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Niçin yazıyorum




İnsanın içini dökmeden edemediği dakikalar olur. Bir dost, bu dakikalarda erişilemez değer kazanır. Ama her şey de bir dosta söylenmez ki! Onun için insan, hele bu insan yazma sevdalısıysa, içinin gizli kıvrımlarını görmesini biliyorsa,masasının başına geçip yazmadan duramaz.



İşte ben de buna istinaden yazıyorum. Yazdıkça yazasım geliyor. Bunalımlarla dolu günlerimde yazma eylemi bende had safhaya varıyor.

Sözcüklerle kalemimin dansı beni huzura sürüklerken, duygu ve düşüncelerimi aktarma gereksinimimi de karşılıyor.



İşte bunun için yazıyorum.


Asıl kusurlu o


Kendi kusurlarını görmeyen insanın, başkalarının kusurlarını sayıp dökmesinin gerçek nedenini hep düşünmüşümdür.

İnsan, başkarlının kusurlarını sayrak bir çeşit zevk ile gerinir, kendine ait eksiklikler sayılıp dökülünce de savunmaya geçerek bir yay gibi geriliverir. Sanki o, başkalının eksillerini görmezse, başkaları onun kusurlarını görüverecekmiş gibi gelir ona.

Bu duruma psikolojide savunma mekanizmalarından olan 'yansıtma' adı veriliyor. Benolojide ise 'budala' :p

Budala tabi! Ne ya?!

Başkalarına kusur bularak kendi, kusurlarını gizlediğini mi sanıyorsun sen?

Yürüüü anca gidersin!....

Dilemma



"Aslında doğrusu bu"

Bu cümle benim en büyük sıkıntım. Süperegom baskın çıkıyor ve beni bu cümleyi kurmaya zorluyor belki de...

Yanlışa giderken doğruyu görmek...
Doğruya gitmeye çalışrken yanlışa sürüklenmek...
İki ucu b.klu değnek

son sahne


Biri için bir iyilik yapıyorsun sonra o kişi, bunun onun aleyhine bir iş olduğunu düşünüyor... Üstelik sana kızıyor, bağrıyor, hakaret bile ediyor.




Oysa ki sen onu düşünmemiş miydin?
Onun için fedakarlık ettiğini zannettiğin anda o bunun tam aksini yaptığını sanıp, kötü mü bildi seni?


Yine mi çıktı karşına çelişki?


Yine mi çaldı kapını hüzün?


Sukut ve gözyaşı mı son sahne yine?

Demagoji



Bana beni anlat diyorsun

Anlatıyorum dinle,

Bu zamana kadar beni

Ne kadar dinledin de!

Orta yolu bulmak


Alaca karanlığı hiç sevmem
Ya kapkara gece olacak
Ya bembayaz bir gündüz.



İki şeyin ortasında durmak kadar zor bir şey yok. Dengeyi kurmak, orta yolu bulmak kadar...


Çocukluğumdan beri ikilemlerin içinde yaşadım ben. Annem bir şeyi yap derken diğer yandan yapma dedi hep. Aceba yapsam mı kızacak yapmasam mı diye düşündüm her daim. Ne benim istediğim oldu ne onun. Hoş o ne istediğini bilmiyordu. Hala da öyle...


Belki de ben onun için bu kadar karasızım. Daldan bir elma koparacağım vakit illla düşüneceğim. Sağdaki mi olmalı soldaki mi? Yoksa onun bir üstündekini mi koparmalıyım!? Bu kadar basit bir şeyi bile düşünecek kadar pimpirikliyim işte.


Sevmiyorum sepeleyen yağmuru,
Yağmur dediğin bardaktan boşalırcasına yağmalı.
Ya da sadece güneş açmalı, etraf kup kuru olmalı.





Sevmiyorum sonbaharı ve ilkbaharı..
Ya çok sıcak olmalı
Ya soğuk!!!


Benle ben


Aynaya bakınca aaynadaki inceden inceye seslendi

-Hey sennn

-Bee.. be. ben mi?

-Evet sen, sana diyorum, başka kim var karşımda?

-....?!

-Söyler misin nasıl tahammul ediyorsun kendine? insanın böyle sıkıcı biriyle sürekli beraber olması ne bedbaht bir durum!

- Öyle dimi? :(

- Şuna bak meymenetsiz şey

Drince bir sessizlik.... Ardından bir gürültü.

- Hadi ordan sendeeeeee... geçiririm yumruğu öyle gözüne işte!

Eyvah eli kanıyor!...

Yalnız ben miyim?

Haykırışım yine sessiz
Beni duyan yalnız ben miyim?
Çığlıklarım içten içe
Konuşmayan yalnız ben miyim?
Sitemkârım kendime
Böyle olan yalnız ben miyim?
Ağlarım hep halime
Düzelmeyen yalnız ben miyim?
Ufak da olsa sıkıntılarımı
Anlatamayan yalnız ben miyim?
Sessiz kalıp bir kenara
Çekilen yalnız ben miyim?


Kelimeleri dilime değil de
Kalmemime döken yalnız ben miyim?
Mutluluk maskesi altından
Acı çeken yalnız ben miyim?

Kimim ben?



Ben hangisiyim?
Ağlayan mı, gülen mi?
Suskun mu, konuşkan mı?
İyi mi, kötü mü?
Sabırlı mı, isyankar mı?
İnançlı mı, inaçsız mı?
Mutlu mu, mutsuz mu?
Seven mi, nefret eden mi?
Bir öyleyim bir böyle
Kimim ben?

Ali mi, Veli mi, deli mi?


Bilmek istersen seni,
Cân içinde ara cânı.
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni.

Kim bildi ef'âlini,
Ol bildi sıfâtını,
Anda gördü zâtını,
Sen seni bil, sen seni.

Görünen sıfâtındır,
O'nu gören zâtındır,
Gayri ne hâcetindir,
Sen seni bil, sen seni.
Kim ki hayrete vardı,
Nûra müstagrak oldu,
Tevhîd-i zâtı buldu,
Sen seni bil, sen seni.
Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.
Hacı Bayram-ı Veli

Kirpiklerim inat




Bir damla ışıkta
Karanlıkları yok eden ben
Aydınlatamaz oldum gündüzleri
Mecalim yok; yazmıyor kalemim,
Hissetmiyor yorgun yüreğim.
Bir yudum uykuya hasretken
Kapanmıyor gözlerim.
Geceler ısrarlı,
Kirpiklerim inat!...


İsyan


"Yeter artık dayanamıyorum!"

Belli ki bu cümle isyana açılan kapı. Peki dayanmak için ne yapmalı?
"Sabret" "Sabrın sonu selamet"
Demesi kolay! Ama seni çileden çıkarıyorlar. Haksız yere suçluyorlar! Sus sus sussss nereye kadar?! Nasıl dayanır bu yürek?

"Anlıyor musun, duyuyor musun beni Allah'ım? Artık dayanamıyorummmmm!!"
Ne talihsiz bir cümle! Ama öyle!
Suss melankolik kız daha fazla konuşup isyana gitme.

Affet nolur affet beni Rabbim
Kendimle çelişiyorum neyleyim?

Anlaşılmak


"Beni kimse anlamıyor!"

İşte bu cümleyi günde bir kaç kez söylüyorsanız bunalımın eşiğindesiniz demektir.
Birilerinin bizi anlamasını ne çok ihtiyaç duyuyormuşuz meğer...
Anlaşılmak... Ne büyük bir arzu her insan için. Anlaşılamamak da ne büyük bir yıkıntı. Özellikle de en yakınlarının seni anlamaması... Binayı tutan kolonların çatlaması gibi bir şey bu.

Anlamıyor beni de kimse. Binam enkaza dönüşmeden anlayan çıksa keşke...





Boşuna dememiş Yûnus:



Beni bir ben bilirim

Bir de beni Yaradan

Bana bir ben lazımım

Bir de beni anlayan....

Buradan (ben çevrim içiyken)
benle direkt konuşabilirsiniz.
Ha kim anoRmal biriyle konuşmak ister o ayrı:p
Yazılarımın hepsi bana aittir.
Zaten yazıları-m- diye iyelik eki ekledim. dimi?
Yani bana ait dememe ne gerek vardı şimdi adı üstünde iyelik eki:)
Saksıyı çalıştıramayanlar için açıklama yapmak istedim:p Uzattım galiba:).
Bu arada
YazılarıMı çalmanız, sağda solda 'bunu ben yazdım' diye caka satmanız yasak değildir..(Bakırköy'e postalanırsanız sorumluluk kabul etmem ona göre:p)
Ama şiirlerimi çalmayın nalçaklar;
ben onları yazmak için ne kadar ilham bekledim, ilham beni terk etti, Ne yapıp edip gidip buldum, yalvardım yakardım da şu son zamanlarda geri geldi. Haberiniz var mı:P
Elinizi vicdanınıza koyun utanmaz, arlanmaz, pas tutmazlar siziii:p