Hadin gelin beraber saçmalayalım.


Bu blogda rahatlama seansları düzenlenmektedir Image Hosted by ImageShack.us
Saçma salak yorum yazmak serbesttir. En güzel saçmayalayana saçma sapan bir ödül verilir. Yapmanız gereken tek şey (dozajı kaçırmadan) saçmalamak...Image Hosted by ImageShack.us

Burası deşarj merkezi, fark burada:)


Not: Dozajı kaçıranlara gerekli cezai işlem uygulanır Image Hosted by ImageShack.us



30 Mayıs 2008 Cuma

Şizofren


Komşumuzun bir kızı vardı. Kafayı bir ruhla bozmuştu. Vakti zamanında Ayhan adında çok sevdiği erkek arkadaşı ölmüştü. Ondan sonra bu kız kafayı tırlatmıştı.
Neymiş efendim o adamın ruhu geceleri bunu ziyarete geliyormuş. Bunun direktifiyle de istediği insanın bedenine giriyor ve onu yönlendiriyormuş.
Bir akşam bunlara oturmaya inmiştim. Kız gene bahsetti bu çocuktan. Dedim
"hadi çağır gelsin ben de göreyim. Hatta benim bedenime girebilr izin veriyorum:) Yalnız sapıklık felan yapmasın yönetimi geri alırım:p"
"Tamam" dedi.
Odanın ışığını kapadık. Gözlerimi de kapamamı söyledi. Kendisi de kapadı. Oysa ben gözümü tam kapamamıştım onu izlemekti niyetim. Gözlerim kısık bi şekilde baktım ona.
Ellerini başının arasına alır vaziyette çömeldi. Hafif bir sesle bildiği duları karıştırarak okudu. Güya esrarengiz bir hava oluşturmaya çalışıyordu. Ben biliyorum tabi süreleri. Benim bilmediğimi sanıyordu sanırım:) Ondan bundan karıştırmıştı. töbe töbe dedim içimden çarpılacaz:)
Neyse bu hafif hafif kımıldamaya başladı; başını bir öne bir arkaya sallıyor saçlarını savuruyordu.
"Geliyor" dedi.
Ben gülmemek için zor duruyorum tabi:)
"Hazırmısın" dedi.
"Tabi hazırım gelsin girsin bakem bedenime. Yalnız o arada benim ruhum nolcek? " dedim.
Dedi "senin ruhun bir müddet cennete uçuyor. Çünkü iylik ediyorsun."
"Yapma ya" dedim "şunu baştan deseydin ya. Dünyadan cennete gitcem ha oley :P"
"O kadar heveslenme" dedi gözleri kapalı vaziyette. "bedenin orda olmazsa sen hissedemezsin. Sen şuan Ayhanın ruhunu hissedeceksin" dedi.
"Neyse iyi peki hadi gelsin, kırmızı halı mı bekliyo" dedim sabırsızlanarak. "
"Az kaldı yakınlarda, geliyor, sen sakın gözünü açma" dedi. Sonra elleriyle başımdan ayaklarıma kadar bedenimi sıvazladı. "İşteee işte şimdi şimdi içinde" diyerek sanki ben onun arkadaşıymışım gibi benle konuşmaya başladı.
"Yahu ben bişey hissetmiyorum gelmedi ki. Sen erkek bedeni bul benim bedenim rocaonuna ters geldi galiba" dedim.
"Yok yok" dedi "içinde duyuyorum onu, sen bi sus. Sen duyamazsın." dedi.
Neyse sustum. Bu eskiki güzel günlerinden bahsediyor ona. Benden cevap yok ama o iyiden iyiye muhabbet ediyor. Şöyle 15 20 dk konuştu. Sonra
"SEni çok özledim" deyip sarılınca
"hohohooo, hopppss ağır ol bakim noluyoz:) ne anlaşmıştık başta," dedim. Bak benim ruhum da geldi . İçerde çatışma var hissediyorum. Ruhum onun ruhunu dövüyor" dedim "Aaaahh" diye bağırarak "Çıktı gitti, postaladı onu ruhum aslan ruhum bee, hadi canım hadi bitti film" dedim ve kalktım.
"Dur ya daha bitmemişti niye gönderdin uf yaa diye ağlamaya başladı"
Işığı yakıp çıktım odadan.
Ertesi gün bu olanları annesi gile anlattım, psikiyatriste götürdüler. Şizofreni başlangıcı teşhisi koymuşlardı. Bir müddet ilaç tedavisi gördü. Düzeldi sonra.
İyi caseretmiş bendeki. Benim gibi depresiflerin zararı kedilerine ama şizofrenlerin sağı solu belli olmuyor. ya boğazıma yapışsaydı o an. :S

28 Mayıs 2008 Çarşamba

monoton yaşam

Monotonluk hep sıkar bu insan denen yaratığı. Sürekli bir değişiklik yenilik isterler. halbuki hayvanlar sürekli aynı şeyleri yapar ama hiç bundan yakınmazlar. Özellikle de balıklara şaşarım. Küçücük akvaryumda dolanır durular da bi kerecik olsun isyana çıkarmazlar. Düşünsenize her birinin ağzında "özgürlük istiyozz, susma sustukça sıra sana gelceeekkk" şeklinde pankartları:) süper olurdu. Ne o öyle?habire ağızlarını bi açıp bi kapayıp sağa sola tur atıyolar. Onların da hakkı değil midir engin sularda özgürce yüzmek.
Kimi hayatına bir renk katmak için saç rengini değiştirir. Kimi de göz rengini:P Bu değişiklik yapma isteği genelde hanımlarda olmakla birlikte çoğunlukla ev hanımlarında görülüyor. Kadın milleti ya saçını kestirir ya perma yapar kaşını gözünü tavuk tüyü yolar gibi yoldurur. Sırf güzel ve de farklı olmak için. Bunu sadece ve sadece kendi için yapar. Kendini iyi hissetmek için.
Ben de sıkıldım bu tekdüze hayattan. Gideyim de ben de saçımı maviye boyatayım acayip renk katar hayatıma:p

Çocukluk aşkı


İtiraf ediyorum ilk okulda bi çocuktan hoşlanıyordum. Aynı gruptaydık ben hep grubun sözcüsü olurdum. O ise yazıcısı. Sürekli onla diyalog kurardım, okuduğum hikayeleri anlatırdım. O da hiç bıkmadan dinlerdi beni. Haliyle bir sevgi kıpırtısı olmuştu içimde.
Yahu 10 yaşında bir velettim ama hoşlanmıştım birinden. Sürekli evde ablamlara ondan bahsederdim. Onu anmak neler yaptığımızdan bahsetmek bile bana yetiyordu.
Bir gün aynı gruptan bi kız arkadaşım onunda benden hoşlandığını bana söylemişti. O an çok mutlu olmuştum. Sonraki zamanlarda ise ona olan sevgim azalmaya başladı. Başka gruba geçmek istedim ve grubumu değiştirdim.
Onun beni sevdiğini öğrendiğim andan itibaren bende ona zulüm etme, acı çektirme dürtüleri baş gösterdi. Artık onu sevmiyor ona acı çektirmek istiyordum. Eskisi kadar konuşmuyor, cilve ve kaprisler yapıyordum.
Orta okulu da birlikte okumuştuk üstelik aynı sınıfta. Artık ona acımak şurda dursun,nefret duyguları sarmıştı beni. Her müzik dersinde İbrahim Tatlısesten şarkılar söylerdi gözlerimin içine bakarak. Sesi güzeldi Allah için:) O tahtaya çıkınca herkes bana bakar bense sinir küpüne dönerdim. Onun aşkı okulda herkesin dilindeydi. Arkadaşları arkamdan "Orhaannn" diye bağırır "Orhan seni seviyor, o sana aaaşıııkkk, onun olacaksıııın" gibi iğrenç şeyler söylerlerdi. O ise buna tepki göstermez sadece gülerdi. Sustura bilrdi arkadaşlarını. Belki de onun için ona olan nefretim katlandı arttı...
Daha 12- 13 yaşlarındaki bacaksızlardık. Ama boyumuzdan büyük şeyler söylüyor, işitiyorduk.
Çekingen bir tipti alıp beni karşısına duygularını açmadı hiç. Hep şarkılarında ve bakışlarında anlattı sevdasını. Hemen arkamda otururdu, sürekli beni kollayışı bana sahip çıkışı sinir ederdi beni. Ben onun neyiydim ki? Bu muamele nedendi? İkimiz arasında bir şey olmadığı ve olmayacağını defalarca dile getirmiştim. Ama ben söyledim ben iştittim... Lisede de aynı okula düşmüştük. Benim o okulda olduğumu bildiği için kaydolmuştu belki de. Neyseki farklı sınıflardaydık... Sonra ayrıldı okuldan. Bilmiyorum şimdi nerde ne yapıyor. Okulu bırakmıştı, sürünüyordur kesin.
Sonradan neden ters tepki oluştu bende? Bir anda neden sevgim bitti bugün olmuş düşünürüm. Galiba ben platonik aşkı seviyorum. Çok ilginç değil mi:) Nickim anormal ne de olsa:p yakışırrrrrrr

En çok söylediği şarkı "bir kulunu çok sevdim o ben hiç sevmiyor" du. :) Hatta nakaratında "seven orhan olsa da sevilmeye değmez mi" diyordu :p
İtiraf ediyorum ki o acı çektikçe ben gerilirdim:) ehe ehe yaşasın kötülük:p
Bunun gibi iki anım daha var Sadistmiyim neyim ben:p

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Akbaba

Dünyaya bir de hayvan olarak geleceksin dense ve ne tür hayvan olacağım bana sorulsa aceba diyorum hangi hayvan olmak isterdim. Hangi hayvanın yaşaması daha kolay ya da daha zor aceba?
Otcul mu olmak istersin, yoksa etcil mi?
Otcul hayvanların işi kolay ne isteseler önlerinde kocaaa orman. Yenmeyecek ot mu yok? Ama etcil hayvanlar yiyeceklerini bir çaba sarf ederek buluyorlar. Öte yandan otculun mesela bir antilobun iyi, has yemeği önünde ama her an bir aslan, kaplan ya da çakal karşısına çıkacak korkusuyla yaşıyor, otlanıyor.. Yani yedikleri burundan geliyor. Halbuki etçil hayvanların öyle bir problemleri yok.

Düşündüm de akbabaların işleri en kolay. Ohh hazır avı lopur lopur götürüyorlar. Yenme korkuları da yok. Fakat sabırlı hayvanlar ne yalan söyliyim... Bir yemek için saatlerce bekliyorlar yaa...
Bende sabır mabır da yok ama akbaba olmak isterdim evet! Lakin akanne olur benden:p


23 Mayıs 2008 Cuma

Gerçek aşk?

Yaprak Dökümü dizisini izlerken Ferhunde'ye herkes yükleniyor, öfkeleniyor. "O ne sinsi, o ne yılan" diyorlar...

Evet gerçekten çok kurnaz biri. Ama tuttuğunu koparan, açık sözlü ve dobra dobur olması da çok güzel.
Aşık oldu ve aşık olduğu kişiyi ne kadar zor koşullarda olsa da elde edebildi. Onun ailesi beni kabul etmez diye en ufak bir tereddüt içinde olmadan sevdiği adamı avcunun içine aldı ve o eve girdi. Bu mudur, budur abicim!



Sedef ne yaptı?
Aşkını itiraf edemedi en başta. Belki başında belli etseydi Şevket'in ona olan hisleri değişecekti. Oysa o, bu cesareti kendinde bulmaya çalışırken Ferhunde çoktan Şevketi ağları arasına almıştı. Hal böyle olunca Sedef de aşkını kalbine gömdü... Zaman sonra diriltse de sevdasını...



Gerçek aşk hangisiydi?

Sevdiğinin mutlu olması için susmak mı? Yoksa mutlu olmak için sevdiğini elde etmek miydi?

Ben de Sedef gibi yapardım sanırım.
Belki de onun için her ne kadar etik davranışlar sergilemese de dizideki favorim Ferhunde.

endipnot: Bu arada dizinin adı yakında "Ferhunde'nin Dolapları" olmazsa şaşırmam:)

22 Mayıs 2008 Perşembe

Uçun kuşlar


Uçun kuşlar uçun, özgürlük diyarına.

Giderken n'olur beni de alın yanınıza,

Usandım esaret dolu bu hayatta,

Götürün n'olur beni de aranızda!


Mutluluk türküsünü söylesin rüzgârlar

Sevinç çığlığı atsın şimşekler, yıldırımlar

'Hürsün artık' diye, haykırsın dağlar taşlar,

Ben de geleyim sizle, n'olur güzel kuşlar.

Gülümse


Bir arkadaşım var, uzun zaman evvel netten tanışmıştık onunla.
Tüm derdimi, sıkıntımı ve saçmalayışlarımı anlattım ona. Tıpkı bu blogta anlattığım gibi. Gerçi buradakiler ona anlattıklarımın onda biri...
Onu tanımadığım içindi belki bu kadar rahat oluşum ya da onun beni tanımayışındandı...

O görmedi yanağımdan süzülen damlaları ama biliyordum görmese de, dokunmasa da avcundaydı göz yaşlarım.

Beni mutlu etmeye çalışıyordu; kendi dertlerini atıp bir kenara.. Gülmem için çabalıyordu. Sevdiğim resimleri gönderiyordu sırf gülümseyeyim diye... Çevremdekiler ağlatırken beni o güldürmek için çaba sarfediyordu. Belki de uzaklarda olduğu içindi, öyle ya göz görmeyince gönül katlanır derler...

Bana katlanan, beni dinleyen, gülümsememi isteyen bu sanal dostum, kankam için gülümsüyorum bugün.
Ne o? İnandırıcı gelmedi mi?!

20 Mayıs 2008 Salı

Nefret ettiklerim-1


Bir gün bilgisayarınızı açıyorsunuz ve her zamanki gibi önemli dosyalarınızın bulunduğu klasörün olduğu yere gidiyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki o klasör orta da yok!

Bilgisayarın altını üstüne getiriyorsunuz, sağa sola bakıyorsunuz, bulamıyorsunuz. Bir saat boyunca arıyorsunuz ama nafile dosyalar kaybolmuş.


İşte bu durumu şuanda yaşıyorum. Buraya eklemek için video hazırlayacaktım fakat klasörümü bulamıyorum. Virüs mü girdi nedir. Bu nasıl virüsse en önemli klasörümü kaybetmiş:(

Ya deli olacağım deliiiiiiiiii
Napcam ben şimdi ufffff yaaaa:(
Şekeri elinden alınmış bir çocuk gibiyim şuan dokunsanız ağlıycam nerdeyse...
fotoğraflarım, videolarım, şiirlerim hepsi ordaydı. Ama artık yok. sanki biri gizlice gelmiş oturmuş da silmiş. Öyle hemencecik silinecek bir klasör de değildi içinde bir sürü video ve ses dosyası vardı.


Yaaaaa bir şeyi aramaktan nefret ediyorum. Arayıp da bula bilsem bari.
of offf ben bunu nerde bulacağım?
O kadar aradım ama yok yok yokkkkkkkkkkkkkkk


Bir şey aramaktan, en sevdiğim şeyleri kaybetmekten, bir çuval inciri berbat etmekten

N E F R E T E D İ Y O R U M

Uyuz olduklarım-1


Üst komşumuz her sabah elektirik süpürgesiyle evleri temizliyor. Sabah sabah bu sesi duymaya uyuz oluyorum. Bir de gacır gucur çekyatları çekiyor. Çekyat denmiş adı üstünde çektemizle denmemiş değil mi? Her sabah her sabah siz çekiyonuz da ben çekemiyorum inanın hiççç çekilmiyor!!!


Alt komşumuz da gecenin köründe tv.'yi son ses bağırtıyor kanal 7'nin bütün show programlarını takip ediyor maşallah. Oğlu yüksek sesle maç dinliyor, kızı sabah sabah türkü çığırıp duruyor, akşam üstü kavga ediyorlar kapıları vurup duruyorlar. Güzel bir dille rahatsız olduğumuzu izah ettik ama nafile...
Bunlara uyuz oluyoruuuuuuummmmmmmmmmmm

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Niçin yazıyorum




İnsanın içini dökmeden edemediği dakikalar olur. Bir dost, bu dakikalarda erişilemez değer kazanır. Ama her şey de bir dosta söylenmez ki! Onun için insan, hele bu insan yazma sevdalısıysa, içinin gizli kıvrımlarını görmesini biliyorsa,masasının başına geçip yazmadan duramaz.



İşte ben de buna istinaden yazıyorum. Yazdıkça yazasım geliyor. Bunalımlarla dolu günlerimde yazma eylemi bende had safhaya varıyor.

Sözcüklerle kalemimin dansı beni huzura sürüklerken, duygu ve düşüncelerimi aktarma gereksinimimi de karşılıyor.



İşte bunun için yazıyorum.


Asıl kusurlu o


Kendi kusurlarını görmeyen insanın, başkalarının kusurlarını sayıp dökmesinin gerçek nedenini hep düşünmüşümdür.

İnsan, başkarlının kusurlarını sayrak bir çeşit zevk ile gerinir, kendine ait eksiklikler sayılıp dökülünce de savunmaya geçerek bir yay gibi geriliverir. Sanki o, başkalının eksillerini görmezse, başkaları onun kusurlarını görüverecekmiş gibi gelir ona.

Bu duruma psikolojide savunma mekanizmalarından olan 'yansıtma' adı veriliyor. Benolojide ise 'budala' :p

Budala tabi! Ne ya?!

Başkalarına kusur bularak kendi, kusurlarını gizlediğini mi sanıyorsun sen?

Yürüüü anca gidersin!....

Dilemma



"Aslında doğrusu bu"

Bu cümle benim en büyük sıkıntım. Süperegom baskın çıkıyor ve beni bu cümleyi kurmaya zorluyor belki de...

Yanlışa giderken doğruyu görmek...
Doğruya gitmeye çalışrken yanlışa sürüklenmek...
İki ucu b.klu değnek

son sahne


Biri için bir iyilik yapıyorsun sonra o kişi, bunun onun aleyhine bir iş olduğunu düşünüyor... Üstelik sana kızıyor, bağrıyor, hakaret bile ediyor.




Oysa ki sen onu düşünmemiş miydin?
Onun için fedakarlık ettiğini zannettiğin anda o bunun tam aksini yaptığını sanıp, kötü mü bildi seni?


Yine mi çıktı karşına çelişki?


Yine mi çaldı kapını hüzün?


Sukut ve gözyaşı mı son sahne yine?

Demagoji



Bana beni anlat diyorsun

Anlatıyorum dinle,

Bu zamana kadar beni

Ne kadar dinledin de!

Orta yolu bulmak


Alaca karanlığı hiç sevmem
Ya kapkara gece olacak
Ya bembayaz bir gündüz.



İki şeyin ortasında durmak kadar zor bir şey yok. Dengeyi kurmak, orta yolu bulmak kadar...


Çocukluğumdan beri ikilemlerin içinde yaşadım ben. Annem bir şeyi yap derken diğer yandan yapma dedi hep. Aceba yapsam mı kızacak yapmasam mı diye düşündüm her daim. Ne benim istediğim oldu ne onun. Hoş o ne istediğini bilmiyordu. Hala da öyle...


Belki de ben onun için bu kadar karasızım. Daldan bir elma koparacağım vakit illla düşüneceğim. Sağdaki mi olmalı soldaki mi? Yoksa onun bir üstündekini mi koparmalıyım!? Bu kadar basit bir şeyi bile düşünecek kadar pimpirikliyim işte.


Sevmiyorum sepeleyen yağmuru,
Yağmur dediğin bardaktan boşalırcasına yağmalı.
Ya da sadece güneş açmalı, etraf kup kuru olmalı.





Sevmiyorum sonbaharı ve ilkbaharı..
Ya çok sıcak olmalı
Ya soğuk!!!


Benle ben


Aynaya bakınca aaynadaki inceden inceye seslendi

-Hey sennn

-Bee.. be. ben mi?

-Evet sen, sana diyorum, başka kim var karşımda?

-....?!

-Söyler misin nasıl tahammul ediyorsun kendine? insanın böyle sıkıcı biriyle sürekli beraber olması ne bedbaht bir durum!

- Öyle dimi? :(

- Şuna bak meymenetsiz şey

Drince bir sessizlik.... Ardından bir gürültü.

- Hadi ordan sendeeeeee... geçiririm yumruğu öyle gözüne işte!

Eyvah eli kanıyor!...

Yalnız ben miyim?

Haykırışım yine sessiz
Beni duyan yalnız ben miyim?
Çığlıklarım içten içe
Konuşmayan yalnız ben miyim?
Sitemkârım kendime
Böyle olan yalnız ben miyim?
Ağlarım hep halime
Düzelmeyen yalnız ben miyim?
Ufak da olsa sıkıntılarımı
Anlatamayan yalnız ben miyim?
Sessiz kalıp bir kenara
Çekilen yalnız ben miyim?


Kelimeleri dilime değil de
Kalmemime döken yalnız ben miyim?
Mutluluk maskesi altından
Acı çeken yalnız ben miyim?

Kimim ben?



Ben hangisiyim?
Ağlayan mı, gülen mi?
Suskun mu, konuşkan mı?
İyi mi, kötü mü?
Sabırlı mı, isyankar mı?
İnançlı mı, inaçsız mı?
Mutlu mu, mutsuz mu?
Seven mi, nefret eden mi?
Bir öyleyim bir böyle
Kimim ben?

Ali mi, Veli mi, deli mi?


Bilmek istersen seni,
Cân içinde ara cânı.
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni.

Kim bildi ef'âlini,
Ol bildi sıfâtını,
Anda gördü zâtını,
Sen seni bil, sen seni.

Görünen sıfâtındır,
O'nu gören zâtındır,
Gayri ne hâcetindir,
Sen seni bil, sen seni.
Kim ki hayrete vardı,
Nûra müstagrak oldu,
Tevhîd-i zâtı buldu,
Sen seni bil, sen seni.
Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.
Hacı Bayram-ı Veli

Kirpiklerim inat




Bir damla ışıkta
Karanlıkları yok eden ben
Aydınlatamaz oldum gündüzleri
Mecalim yok; yazmıyor kalemim,
Hissetmiyor yorgun yüreğim.
Bir yudum uykuya hasretken
Kapanmıyor gözlerim.
Geceler ısrarlı,
Kirpiklerim inat!...


İsyan


"Yeter artık dayanamıyorum!"

Belli ki bu cümle isyana açılan kapı. Peki dayanmak için ne yapmalı?
"Sabret" "Sabrın sonu selamet"
Demesi kolay! Ama seni çileden çıkarıyorlar. Haksız yere suçluyorlar! Sus sus sussss nereye kadar?! Nasıl dayanır bu yürek?

"Anlıyor musun, duyuyor musun beni Allah'ım? Artık dayanamıyorummmmm!!"
Ne talihsiz bir cümle! Ama öyle!
Suss melankolik kız daha fazla konuşup isyana gitme.

Affet nolur affet beni Rabbim
Kendimle çelişiyorum neyleyim?

Anlaşılmak


"Beni kimse anlamıyor!"

İşte bu cümleyi günde bir kaç kez söylüyorsanız bunalımın eşiğindesiniz demektir.
Birilerinin bizi anlamasını ne çok ihtiyaç duyuyormuşuz meğer...
Anlaşılmak... Ne büyük bir arzu her insan için. Anlaşılamamak da ne büyük bir yıkıntı. Özellikle de en yakınlarının seni anlamaması... Binayı tutan kolonların çatlaması gibi bir şey bu.

Anlamıyor beni de kimse. Binam enkaza dönüşmeden anlayan çıksa keşke...





Boşuna dememiş Yûnus:



Beni bir ben bilirim

Bir de beni Yaradan

Bana bir ben lazımım

Bir de beni anlayan....

Buradan (ben çevrim içiyken)
benle direkt konuşabilirsiniz.
Ha kim anoRmal biriyle konuşmak ister o ayrı:p
Yazılarımın hepsi bana aittir.
Zaten yazıları-m- diye iyelik eki ekledim. dimi?
Yani bana ait dememe ne gerek vardı şimdi adı üstünde iyelik eki:)
Saksıyı çalıştıramayanlar için açıklama yapmak istedim:p Uzattım galiba:).
Bu arada
YazılarıMı çalmanız, sağda solda 'bunu ben yazdım' diye caka satmanız yasak değildir..(Bakırköy'e postalanırsanız sorumluluk kabul etmem ona göre:p)
Ama şiirlerimi çalmayın nalçaklar;
ben onları yazmak için ne kadar ilham bekledim, ilham beni terk etti, Ne yapıp edip gidip buldum, yalvardım yakardım da şu son zamanlarda geri geldi. Haberiniz var mı:P
Elinizi vicdanınıza koyun utanmaz, arlanmaz, pas tutmazlar siziii:p