Hayat zorlu bir yol derlerdi büyüklerimiz, anlamazdım ne demek istediklerini çocukken. Öyle ya o vakitler zorlu yol denince soğuk kış günlerinde yürümekte zorlandığım, çoğu kez düşdüğüm buzlu yollardan başkası gelmezdi aklıma. Mecaz nedir bilmezdim; cümlenin ikinci anlamı ne demekti?
Çocukluk ne hoş şeymiş, meğer bu zorlu yolun en kolay yokuşuymuş, bir solukta geçiverirmişiz dertsiz, tasasız. Sahiden dertsiz miydim o yıllar? Yahut dert neydi benim için? Saçlarını taramaktan kel bıraktığım bebeğim miydi? Ah upuzun saçları olsaydı, onları şekilden şekile soksaydım, tokalar taksaydım renk renk... Pelin bebeğim. Benim sarı kel kızım. Ben büyüdüm, gerçekten anne olacak yaşa geldim. Oysa sen hala küçük ve kelsin, kirpiklerin de yok, bakışların çok donuk artık...
Annem ve babam mutluydular ben çocukken veya belli etmiyorlardı mutsuzluklarını. Saklıyorlardı bizden bir sır gibi sorunlarını. Anne deyince baba kelimesi koşu verir yerleşirdi hemen yanına. "Annem ve babam" oh ne güzel bir bütün. Elmanın iki yarısı gibi.. Karpuz ve çekirdek gibi bir bütün... Bilmiyordum çekirdeğin karpuzdan ayrılacağını... Bilmiyordum elmanın ikiye bölünebileceğini. Çocuktum... Ne güzelmiş çocukluk, ne güzelmiş anlayamamak, görememek, hissedememek...
Babam anneme saçlarını uzatmasını söylerdi, annem de istemezdi uzatmak.. Yıllar sonra bunun bile bir problem teşkil edeceği nerden aklıma gelsindi.. Pelin bebeğimin dökülen saçlarıydı tek derdim görmüyordum annemin kısa saçlarının babama dert olacağını...
Cümlenin ikinci anlamı o vakitler anlamını bilmediğim kelimeymiş meğer. Bir kelime bir çok kelimeyi saklıyor içinde tıpkı annem ve bababımın ben çocukken sakladığı sırlar giibi... Büyüyünce tanıştım o sözcükle; dert, dertler, dertlerim: Acı, keder, hüzün, gözyaşı, elem, ayrılık...
Hadin gelin beraber saçmalayalım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder